Göç ve kent, yüzyıllardır birbirini etkileyen ve dönüştüren iki temel toplumsal olgudur. Edward Said’in de ifade ettiği gibi, göç “kesintili bir varoluş hâlidir”; göç eden birey hem ayrıldığı kenti hem de ulaştığı kenti yalnızca fiziksel değil, kültürel, toplumsal, ekonomik ve politik boyutlarıyla da dönüştürür.
Tarih boyunca göç hareketleri mevsimsel işgücü dolaşımı, eğitim temelli yer değiştirmeler, savaş ve kriz kaynaklı zorunlu göçler, uzmanlık göçü, ailevi nedenlerle yapılan iç ve dış göçler, gönüllü ya da zorunlu geri dönüşler gibi çok çeşitli biçimlerde kentlerin sosyal yapısını, işleyişini ve kimliğini derinden etkilemiştir.
Bugün ise artan mülteci hareketliliği, dünya nüfusundaki artış, yaşlanan toplumlar, iklim değişikliği, nitelikli iş gücüne duyulan ihtiyaç, güvenlik kaygıları ve yapay zekânın gündelik yaşama entegrasyonu gibi küresel gelişmeler, göç ve kent politikalarının gelecekte daha da belirleyici olacağını göstermektedir
Ulaş Sunata