Amerikan Seçimleri BAU'da Değerlendirildi
AMERS Danışma Kurulu üyelerinin ve BAU İİBF öğretim üyelerinin konuşmacı olarak katıldığı basına açık değerlendirme toplantısında 2012 ABD Başkanlık Seçimi’nin sonuçları ve gelecek dönem Türk-Amerikan ilişkileri tartışıldı.
BAU Amerikan Araştırmaları Merkezi Danışma Kurulu üyelerinin ve BAU İİBF öğretim üyelerinin konuşmacı olarak katıldığı basına açık değerlendirme toplantısında 2012 ABD Başkanlık Seçimi’nin sonuçları ve gelecek dönem Türk-Amerikan ilişkileri tartışıldı. Prof. Dr. Yılmaz Esmer , Prof. Dr. Sabri Sayarı, Milliyet Gazetesi Dış Poltika Yazarı Sami Kohen, Prof. Dr. Necip Çakır, Prof. Dr. İlkay Sunar, Yrd. Doç. Dr. Burak Küntay, Yrd. Doç. Dr. Nora Fisher Onar,Emekli Büyükelçi Uluç Özülker Dr. Sean Cox, Prof. Dr. Erhun Kula, Ekim Alptekin gibi alanlarında önde gelen isimlerin katıldığı toplantının satır başları şöyle:
Neden Obama? ABD’nin Değişen Demografik Yapısı ve Seçmen Davranışı
• Partilerin Seçim Stratejileri:
ABD seçim sisteminin önemli karakterlerinden biri seçime katılma oranının %60’ların üzerinde olmamasıdır. Oy kullanan seçmenlerin %35 kadarının Demokrat,%35-%36’lık bir kısmının Cumhuriyetçi olduğu bilinirken (kemikleşmiş oy) seçmenlerin geriye kalan %29-%30’luk kısmının “kararsız seçmenlerden” oluştuğunu söyleyebiliriz. Seçim gününden 5 ay öncesi itibari ile seçmenlerin parti tercihleri hangi eyaletteki seçmenlerin hangi partiye(Demokrat ya da Cumhuriyetçi) oy verme eğiliminde olduğunu kamu oyu yoklamalarıyla tespit etmek mümkün böylece. Dolayısı ile kararsız seçmenlerin çoğunlukta olduğu ve “swing states”(sallanan eyalet) ya da mavi ve kırmızının karışımı olan mor eyaletler(purple-states) ABD Başkanlık Seçimlerinin kaderini belirleyen eyaletler olarak karşımıza çıkmaktadır. 2012 Başkanlık Seçimlerinde bu eyaletler özellikle Florida, Ohio, Virginia, Colorado, Iowa, Wisconsin olarak ön plana çıkmıştır. Bu yüzden iki partinin Başkan adayları seçim kampanyasının son haftalarında toplantı ve mitinglerinin az sayıdaki bu eyaletlerde yoğunlaştırmıştır.
• ABD Seçmelerinin Değişen Demografik Profili
2012 Başkanlık seçimleri, ABD seçmenlerinde son yıllarda gözlenen demografik değişimi göstermesi bakımından ayrı bir önem taşımıştır. Özellikle, ABD’de nüfusu giderek artan Hispanik kökenli göçmenler, çok ciddi oranda Obama’ya oy vererek, seçimi kazanmasında önemli rol oynamışlardır. Toplumda “dışlanmışlar” olarak tanımlayabileceğimiz diğer gruplar da (siyahiler, kadınlar, eşcinseller, vs) Obama’yı destekliyerek seçimlerden başarıyla çıkmasını sağlamışlardır. Seçmenlerin yaş profiline bakıldığında, iki parti arasaında belirgin bir farklılık olduğu, Obama’nın 18-29 yaş arasındaki seçmenlerin çoğunun oylarını aldığı buna karşılık rakibi Romney’in 65 yaş ve üstündeki seçmenler arasında daha popüler olduğu anlaşılmaktadır.
Toplantıda bu demografik değişimin ABD siyasetini önümüzdeki yıllarda nasıl etkiliyebileceği hususunda iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bir görüşe göre, iki partinin seçmenleri arasındaki belirgenleşen demografik ayrışım, ileride ABD toplumunda giderek artan kutuplaşmaya yol açabilir ve toplumsal birliği tehdit edecek bir duruma gelebilir. Diğer bir görüşe göre ise, Obama’nın yarattığı bu yeni toplumsal koalisyon, dışlanmışların sisteme entegre olmalarını ve toplumdaki kutuplaşmanın giderilmesini sağlayacaktır.
• Obama’nın Başarısının Diğer Sebepleri
Obama’nın başarısında, Cumhuriyetçi Partisinin güçlü bir aday çıkarmayışının da etkisi olduğu söylenebilir. Cumhuriyetçiler daha kuvvetli bir aday çıkarmış olsalardı belki seçimlerden daha iyi bir sonuc alabilirlerdi. Geçmiş yıllardaki seçimlerde de adayların güçlü olup olmadıkları hususu sonuçları etkilemiştir. Örneğin, Ronald Reagan’ın 1980’de Jimmy Carter’a ve 1984’de Walter Mondale’e karşı elde kazandığı seçim zaferlerinde rakiplerine oranla çok güçlü olmasının önemli payı vardır. Burada önemli diğer bir etkenin de örgütlenme yapıları olduğuna değinilirken Obama ve demokrat partinin çok daha kuvvetli bir örgüt yapısı olduğu kanaatine varıldı.
Obama 2. Dönem Dış Politikası: İsrail, Suriye ve İran ekseninde
Türkiye-ABD İlişkileri
Obama dış politikasının Romney’nin öngördüğü dış politikadan en belirgin farkı tıpkı iç politikada olduğu gibi küresel sistemden dışlanmış grupları diyalog ve uzlaşı ile sisteme entegre etme çabasıdır. Obama’nın bu yaklaşımının dünya istikrarı açısından önemli bir adım olması beklenmektedir.
Obama yeni dönemi dış politikasının Türkiye’ ye etkileri konusunda geçtiğimiz 4 yıldan çok daha farklı bir beklentinin olmayacağı söylenebilir. ABD’nin yeni dönem dış politikasıyla beraber ABD tarafından bizzat Suriye’ye gerçekleştirilebilecek olan bir harekâtın çok düşük bir olasılık olduğu öngörülmektedir. Bu durumda Türkiye’nin inişli çıkışlı olan Suriye ilişkileri ve izlediği politikalarda ısrarcı olması durumu ilişkilerde gerginliğe sebep olabilecekken, Türkiye ABD’nin Suriye’ye bulaşmama politikası karşısında Suriye politikasını yeniden konumlandırmak gereksinimi duyabilir.
Paradoksal olarak Obama’nın daha güçlü olması; Türkiye’nin de Ortadoğu’ya daha temkinli yaklaşmasını sağlayacak ve Suriye sorunsalına karşı da daha dikkatli davranacağı açıktır.
• Obama’nın Ekonomi Politikaları ve Dünya Finansal Krizinin Değerlendirilmesi
Seçimlerde en önemli faktörün ekonomi olduğu şüphesizdir. ABD’de başlayan ve Avrupa’da da etkisini hissettiren ekonomik krizin sorumlusunun Obama ve hükümeti değilken, Obama’nın adeta bir enkaz devraldığı ve bu enkazı 4 sene içerisinde nispeten tamir ettiği kanaatine varıldı. Örneğin; ABD’nin bugünkü ekonomik büyüme hızı %2 olarak saptanırken Avrupa’da resesyonun devam ettiği ve ABD’nin bu başarısının halkın dikkatini çektiği, halk nezdindeki bu olumlu algının da seçim sonuçlarına Obama lehine yansıdığı görülmektedir. Obama’nın gelecek dönem ekonomi politikalarında düşük gelir düzeyine sahip olanlar üzerinde yoğunlaşacağı sinyallerini vermiştir. Obama’nın seçimi kazanması Amerika’da 1929’da gerçekleşen ekonomik buhran sonrası üst ve alt gelir grupları arasındaki gelir dağılımı uçurumunun Roosevelt’in New Deal planı sayesinde Amerikan Rüyası olarak nitelendirilendirilerek azalması ve “Amerikan Rüyası”na geri dönüşün (Sosyal Demokrasi) sinyali olarak kabul edildi.
Ermeni Sorunu: 2015 Ermeni Sözde Soykırımının 100. Yılı
2015 yılında ABD’deki Ermeni diasporasının yapacağı etkinliklerin Türk-Amerikan ilşkilerinde bir krize yol açabileceği beklenebilir. Özellikle, Washington, D.C. deki müzeler bölgesinde (The Mall) açılacak olan “Ermeni Soykırım Müzesi” binlerec Amerikalı aile’nin ziyaret edecği bir yer olacak ve Ermeni tezlerinin güçlü bir şekilde ABD toplumuna yansıtılmasına imkan verecektir. Amerikadaki a’daki eyaletlerin üçte ikisinin kendi parlamentolarından soykırımı kabul eden tasarıları geçirdikleri artık Amerikan kamuoylarında giderek güçlenen algıyı değiştirmenin çok zor olduğu vurgulanmış ve bu konuda etkili yeni politikalar üretmenin şart olduğu öngörülürken; 2015’e gelindiğinde ABD başkanı kim olursa olsun Türk hükümetinin başının ciddi şekilde ağrıyacağına dikkat çekildi.