Yunanistan Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti arasında 06/08/2020 tarihinde akdedilen Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması (diğer deyişle iki taraflı MEB ilanı), Yunanistan’ın bizzat kendisinin taraf devlet olduğu 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne aykırı nitelikte ve ihlal etmektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 7. maddesinde “kıyının derin bir şekilde girintili ve çıkıntılı olduğu yerlerde veya kıyının hemen yakınında kıyı boyunca uzanan bir adalar saçağı varsa, esas hattın çiziminde uygun noktaları birleştiren düz esas hatlar yöntemi kullanılabilir” ibaresi yer almaktadır. Bu hüküm Adalar Denizi’nin karakteriyle uyumludur. Ancak Yunanistan, karasularının belirlenmesinde “Düz Esas Hatlar” metodunu Girit ve Rodos adalarını dâhil edip uzatarak çizdiğinde, Türkiye’nin aşağıdaki gibi, mavi alanların çoğunda deniz alanı kaybı oluşmaktadır. Oysaki Sözleşme’nin 7. maddesinin 3. Fıkrası “Düz Esas Hatlar” çizimini şöyle bir şarta bağlamaktadır; “düz esas hatların oluşturduğu çizginin sahilin genel yönünden hissedilir bir biçimde sapmaması ve bu hatların berisinde kalan deniz uzantılarının iç sular rejimine tabi tutulabilmesi için, bunların kara sahasına yeter derecede bağlı olmaları gerekir”.
Yukarıdaki haritaya bakıldığında 2003 Sevilla Haritası’nın dayatılmaya çalışıldığı ve Sevilla Haritası’nın “Düz Esas Hatlar” yöntemini Girit ve Rodos’a uzatarak çizdiği anlaşılmaktadır. Girit Adası Yunanistan anakarasına 51 deniz mili uzaklıktadır, keza Rodos da Yunanistan anakarasına 186 deniz mili uzaklıktadır yani Sözleşmenin MEB için tanıdığı 200 deniz milinden az mesafede yer almakta, haritada da görüldüğü gibi kıyıyı tamamlamamakta, kıyının genel istikametinden esaslı bir biçimde ayrılmaktadır.
Bununla beraber, 1982 BMDHS’nin 46. maddesine atıfla, Yunanistan bir “Archipelago State” (yani Adalar Devleti) olarak tanımlanamaz çünkü maddede adalar devletinin “tamamen” bir yada daha fazla adadan oluşabileceği belirtilmiştir oysaki Yunanistan bir yarımada devletidir. Bahamalar, Fiji, Endonezya, Papua Yeni Gine ve Filipinler gibi devletler “Adalar Devleti” olarak kabul edilirken, Yunanistan bu grupta yer almamaktadır. Bu sebeple, kendisine bağlı Skyros, Girit ve Rodos gibi adaların çevresinden “Düz Esas Hat” belirlemesi açık bir deniz hukuku ihlalidir.
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi “Düz Esas Hat” çizimini aşağıdaki gibi esaslara bağlamaktadır;
Bakınız “Normal Esas Hat” ve “Düz Esas Hat” çizimlerinde dünyadan farklı örnekler aşağıda sıralanmıştır;
Yukarıda Uluslararası Adalet Divanı ve Daimi Hakem Divanı tarafından kararlaştırılan 200 deniz milinden küçük/eşit mesafede yer alan ada saçakları/gruplarının kabul edildiği “Esas Hat” çizimleri yer almaktadır.
1999 Eritre – Yemen “Dahlak” örneği için bkz;
https://legal.un.org/riaa/cases/vol_XXII/335-410.pdf
2012 Nikaragua – Kolombiya “Miskitos” örneği için bkz;
https://www.icj-cij.org/files/case-related/124/124-20121119-JUD-01-00-EN.pdf
Aynı şekilde, Uluslararası Adalet Divanı ve Daimi Hakem Divanı tarafından kararlaştırılan 200 deniz milinden küçük/eşit mesafede yer alan ada saçakları/gruplarının kabul edilmediği “Esas Hat” çizimleri yer almaktadır. Bu bağlamda Skyros Adası Yunanistan anakarasına 19.3 deniz mili uzaklıkta, Girit Adası 50.6 deniz mili uzaklıkta ve Rodos Adası da 186.4 deniz mili uzaklıkta yer almakta ve Yunan anakarasının kıyı genel istikametinde yer almamaktadır.
1985 Libya – Malta “Filfla Adası” örneği için bkz.;
https://www.icj-cij.org/files/case-related/68/068-19850603-JUD-01-00-EN.pdf
1999 Eritre – Yemen “Zuqar-Hanish Takımadaları” örneği için bkz;
https://pca-cpa.org/en/cases/81/
2009 Romanya – Ukrayna “Snake Adası” örneği için bkz;
https://www.icj-cij.org/en/case/132
2012 Bangladeş – Myanmar “St. Martin Adası” örneği için bkz;
https://www.itlos.org/fileadmin/itlos/documents/cases/case_no_16/C16_Judgment_14_03_2012_rev.pdf
Son olarak, Uluslararası Adalet Divanı ve Daimi Hakem Divanı tarafından kararlaştırılan 200 deniz milinden büyük/eşit mesafede yer alan ada saçakları/gruplarının kabul edildiği “Esas Hat” çizimleri yer almaktadır.
1992 Kanada – Fransa “St. Pierre ve Miquelon Adaları” örneği için bkz;
https://digitalcommons.law.uga.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1554&context=gjicl
1993 Danimarka – Norveç “Jan Mayen Adası” örneği için bkz;
https://www.icj-cij.org/en/case/78
2012 Nikaragua – Kolombiya “San Andreas, Providencia ve Santa Catalina Adaları” örneği için bkz;
https://www.icj-cij.org/en/case/124
Nitekim 1982 BMDHS esas alınarak Türkiye ve Yunanistan arasında bir Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması (MEB) imzalanacaksa, Yunanistan’ın Girit ve Rodos örneklerinde olduğu gibi adalara MEB hakkı tanınması gerektiğini iddia eden ve deniz hukukuyla bağdaşmayan tezlerinden vazgeçmesi gerekmektedir. Zira Münhasır Ekonomik Bölge hatlarının belirlenmesi karasuları hatlarından itibaren yani “Normal Esas Hat” veya “Düz Esas Hat” kuralları referans alınarak oluşturulur. Her iki yöntem de, Yunanistan’ın iddialarının Uluslararası Deniz Hukukuna ihlal olarak değerlendirilmesine yol açacak tezleri içermektedir.
Esas hattın belirlenmesi hususunda kıyı devletine serbestlik tanınmakla beraber, “Düz Esas Hatlar” metodunun tercih edilmesi halinde, ancak bu iddiayı haklı çıkartabilecek hipotezlerle ile ortaya konmalıdır. Uluslararası Deniz Hukuku, kıyı topoğrafyasının BMDHS 7. madde esaslarına uygun olması koşuluyla “Düz Esas Hat” çizilebileceğini saptamaktadır. Kaldı ki “Normal Esas Hat” ve “Düz Esas Hat” çizimlerinin dışında, özel bir koşul olarak, BMDHS 47. madde “Takımada Esas Hat” belirleme usullerine yönelik metotları içermektedir lakin bu özel metot ancak ve ancak BMDHS 46. maddedeki “Archipelago State” (Adalar Devleti/Takımada Devleti) olarak tanınan devletler için kullanılabilmektedir. Yunanistan’ın bir Adalar Devleti yahut Takımada Devleti olmaması sebebiyle BMDHS 47. maddedeki özel hükümlerden faydalanamayacağı açıktır.
Sonuç olarak Yunanistan’ın Girit ve Rodos adaları arasında deniz yokmuşçasına bir karasuları sınırı çizmesi Türkiye’nin deniz hak ve menfaatleri bakımından asla kabul edilebilir olmadığı gibi, uluslararası deniz hukukuna da aykırıdır ve hukukun ihlalidir.