Hükümet Liderlik Okulu (HLO) tarafından bu yıl 10.’su düzenlenen ve bir klasik olan Siyaset Okulu başladı.
İlk haftanın ilk oturumu “Yerel Yönetimler ve Kadın” konusunu değerlendirmek üzere KA. DER Başkanı Çiğdem Aydın’ın katılımıyla gerçekleşti. Siyasetteki kadın sayısı ve etkinliğinin düşük olması sebebiyle yaptıkları “Kadın Adayları Unutma” kampanyasına dikkat çekerek konuşmasına başladı. Yerel seçimler başladığından bu yana 1165 belediye başkanı seçildiğini; ancak bunların sadece 6 tanesinin kadın olduğunu vurguladı. Dünyada yerel yönetimlerde daha fazla kadın katılımı olduğunu; fakat Türkiye’de tam tersi bir durum olduğunu ve yerelde daha az kadına yer verildiğini ifade etti. Şu anda CHP’nin 47 il adayı içinde 6 kadın, AKP’nin 81 il adayı içinden 1, BDP’nin ise 2 il adayı ve 6 ilde de eşbaşkanlık için kadın adayları bulunduğunu kaydetti. Son olarak, kadınsız kent, kadınsız yönetim istemediklerini belirtti. “Haydi, kadınlar yerel yönetimlere!” diyerek konuşmasını tamamladı.
2. oturumda T.C. Ankara Milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, “21. Yüzyılda Dünya’da ve Türkiye’de Demokrasi ve Siyaset; Günümüzde Nasıl Olmalı? Aslında Nasıl Olmalı?” konusunu değerlendirdi. İnsanlık var olduğundan beri devam eden güç mücadelesinde her yüzyılda belirli bir egemen gücün dünyayı şekillendirerek yönetmeye çalıştığını belirten Türkeş, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla önce tek ardından çok kutuplu hale gelen dünyanın toplumlardan ziyade artık bireysel görüş, arzu ve yaşam stillerine önem veren bir değişim sürecine girdiğini ifade etti. Türkiye’nin ihtiyacı olduğu muasır medeniyetler seviyesine çıkma idealinin ancak ve ancak geçmişini bilen, içinden çıktığı toplumun değerinin idrak edebilmiş nesiller yetiştirilmekle yani milliyetçilik ile gerçekleşeceğini belirtti. Türkiye’nin hedefleri olan milliyetçi politikalarla dünya siyasetinde olması gerektiği yere ulaşabileceğini sözlerine ekledi.
“Basın ve Siyaset İlişkileri” konusunun değerlendirildiği 3. oturum T.C. İstanbul Milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyon Üyesi Oktay Ekşi’nin katılımıyla gerçekleşti. Mesleğe 1952 yılında başladığını ve daha sonra parlamento muhabirliği yaptığını belirtti. Çoğu kez gazete sahibinin çıkarı ile iktidar sahibinin çıkarı çatıştığında olay biterdi ve bir gün önce can ciğer olanların ertesi gün çok farklı konuşabileceklerini söyledi. 1980’li yıllara kadar basının iktidara hizmet ettiği ve buna karşı çıkan gazetecilerin iktidar tarafından tutuklandığını, hapse mahkûm edildiğini vurguladı. Ancak o zamanlarda bile, bugünküyle karşılaştırılamayacak kadar dürüst bir iktidar-gazeteci ilişkisi olduğuna dikkat çekti.
T.C İstanbul Milletvekili, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, 4. oturumda “Türkiye’de Güçler Ayrılığı Sorunu ve Çözüm Arayışı” konusunu değerlendirdi. Güçler ayrılığı konusunun güncel ve Türkiye’de anlatımın kolay uygulamasının zor olduğu bir ilke olduğunu ifade etti. Türkiye’de kuvvetler ayrımının 2. Abdülhamit’le başladığını ve Atatürk döneminde sekteye uğradığını; fakat sonra kaldığı yerden devam ettiğini belirtti. Atatürk’ün tek güç olarak meclisi gördüğünü ve bu sistemde yasama, yürütme, yargının meclisin elinde olduğunu vurguladı. Amacın seçimle geleni kuvvetli kılmak olduğunu ifade etti. Siyasetin çözümünün sandık olduğunu; ancak yargıdaki hataların çözümünün olmadığını söyledi. Gelişmiş batı ülkeleri yargının kurulması konusuna değinen Kuzu, halkın doğrudan yargıyı belirlemesinin Türkiye’de mümkün olamayacağını sözlerine ekledi.
Son oturumunda Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kurucusu, T.C. Eski Milletvekili Dr. Ufuk Uras, “Siyasette Yeni Yaklaşımlar” konusunu anlattı. Siyaset kelimesi eski Türkçedeki seyis kelimesinden geldiğini yani yönlendirilmesi gereken canlının yönetilmesi olduğunu; fakat bu bakış açısının doğru olmadığını ifade etti. Uras: “Siyasetin hedefi kâğıt üzerindekiyle gerçekleri birbirine uydurmak olmalıdır.” dedi. Toplumun bütün katmanları doğrudan ve dolaylı siyasetle kendini ifade etmesinin anlamlı olacağını vurguladı. Demokratik ve yeni siyasetin koşulunun fikir eşitliği olduğunu belirtti. Oyunun kurallarının şekillenmesinde söz sahibi olunmazsa, sadece oyunun bir parçası olunacağını söyleyerek konuşmasını tamamladı.