Hükümet Liderlik Okulu tarafından bu yıl 4. kez düzenlenen Yerel Yönetimler Akademisi başladı.
Açılış haftasının ilk oturumu “Karşılaştırmalı Yerel Yönetimler, Dünya ve Türkiye Örnekleri” konusunu değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Uygar Direktörü Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı ile başladı. Türkiye’nin gündeminde olan yerel seçimlere değinerek konuşmasına başlayan Ilıcalı, yerel yönetimin anlaşılabilmesi için yönetimin ne demek olduğunun bilinmesi gerektiğini ve herkesin yönetici olamayacağını bunun ancak Koordinasyon, Kaynak ve Kadro’dan oluşan 3K kuralıyla gerçekleştirilebileceğini söyledi. Farklı yönetim biçimlerinden de bahsederek, Üniter, Bölgesel ve Federal Devletlerin işleyişlerine yönelik esasları ve bu yönetimlerde yerel yönetimlerin görevlerinin neler olduğunu belirtti. Buna göre üniter devlet sistemlerinde her işlevin tek merkezden ve temel bir anayasaya göre yapıldığı vurguladı. Türkiye’nin üniter devlet olduğunu ve üniter devlet sistemlerinde yerel yönetimin yetkilerinin merkezi yönetimden aldığı, bu yönetim yetkileri dahilinde sınırlandırıldığını söyledi. Ilıcalı yerel yönetimlerin tarifine bakılırsa Polis’in Yunan şehri olduğunu, Medine’nin medeniyet ifadesi olduğunu belirterek bir ülkede ne kadar yerel yönetim ne kadar iyiyse demokrasini o kadar işleyeceğini bununla beraber Özerklik, Katılım, Verimlilik konularının yerel yönetimlerin temelleri olduğunu vurguladı. Yerel yönetimlerin Türkiye’deki mali payının yüzde 16,1 olduğunu, Avrupa ülkelerinde ise bu oranın en yüksek seviyesinin yüzde 50,6 olduğuna dikkat çekerek Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de güvenlik, eğitim gibi konularda yerel yönetimlerin etkili olması gerektiğini vurguladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Ali Müfit Gürtuna’nın “Yerel Yönetimler ve Liderlik” üzerine yaptığı konuşmayla ikinci oturum gerçekleşti. Bilinç denilen kavramın bilgiyi şekillendirdiğini belirterek konuşmasına başlayan Gürtuna; şehirlerin oluşum sürecine değindi. İnsanın, toplumsal olgu olduğunu ve bu toplumsal olgunun bir yaşama biçimi olduğunu söyledi ve İnsanların yönelişlerinin yansıdığını yerin kentler olduğunu bu bağlamda kentlerin sadece insan deposu olmadığını belirtti. İlk insanlığın oluştuğu yere batıda site denirken, bizde nüve dendiğine ve bizim büyük medeniyetlere sahip olduğumuza dikkat çekerek ilk şehir kavramının Konya Çatalhöyük ile sekilendiğine ve insanların ilk buralarda yaşamaya başladıklarına, bu sürecin kamil bir yapıya dönüşüp medeniyetleri oluşturduklarına değinerek şehir kavramının her anlamda farklı temayüllerinin olduğunu belirtti. Paris, Washington, Londra, Dubai gibi şehirlerin gelişim sürecine ve yaşadıkları değişime değinen Gürtuna İstanbul’un geçmişte pek çok değişime uğradığını yapılan hatalar nedeniyle fazla tahribat olduğunu belirtti. Bu tahribatlar sonucunda gecekonduların kutsallaştığını, değerlerimizin alt üst olduğunu söyledi. Konuşmasına şehircilik planlamasına değinerek devam etti ve şunları söyledi: “Bir şehirde yaşamak o şehirli olmak anlamına gelmez.” Şehir planlamasının teknik bir olay olmadığını, sadece mimar ve mühendislerle değil duyarlı insanların ekonomistlerin ve tarihçilerin beraber yürütmesi gereken bir iş olduğunu vurguladı.
3.oturum “Yerel Yönetimlerin AB Yolundaki Önemi” konusunu değerlendirmek üzere Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Celal Doğan’ın katılımıyla gerçekleşti. Yerel yönetim kavramıyla insan kalabalığından ve bu kalabalığın ihtiyaçlarının kastedildiğini belirterek konuşmasına başlayan Doğan, bu kavramın Yunan sitelerinden geldiğini ama asıl anlamının sanayi devrimiyle ortaya çıktığını belirtti. 3 çeşit belediyecilik anlayışına dikkat çekerek bunların; Üniter, Federal, Sosyalist belediyecilik anlayışı olduğunu söyledi. Türkiye’deki belediyecilik anlayışından bahsederek bunları şu şekilde sıraladı; büyükşehir belediyesi başkanlık anlayışı, il belediyesi başkanlık anlayışı, ilçe belediyesi başkanlık anlayışı ve kasaba başkanlık anlayışı. 2014 yılında gerçekleşecek olan yerel seçimlere değinen Doğan, seçime 30 büyükşehir belediyesinin katılacağını toplam belediye sayısının azalacağını belirtti. “AB yolunda yerel yönetimlerin önemine değinerek konuşmasına devam eden Doğan, Türkiye’nin 1959’dan beri bu yolunda olduğunu hatta 2. Mahmut döneminde bile yüzümüzün Batı’ya dönük olduğunu ancak bir türlü AB’ye giremediğimizi vurguladı. Bunun pek çok nedeni olduğunu belirterek en önemli sorunların Kürt sorunu ve Alevi sorunu olduğunu bunları çözmeden AB’ye giremeyeceğimize dikkat çekti. Son olarak Doğan şunu söyledi: “İyi bilmeliyiz ki ülkemiz sınırları içinde barışı sağlayabilirsek umut vaat ediyoruz demektir.”
Son oturum Demokratik Sol Parti Genel Başkanı, T.C. Devlet Eski Bakanı Dr. Masum Türker’in “Yerel Yönetimlerin Sosyal ve Ekonomik Etkileri” hakkında yaptığı konuşmayla gerçekleşti. Yerel yönetim ve belediye arasındaki farka değinerek konuşmasına başlayan Türker, belediye sözcüğünün köküne bakıldığında Arapça olduğunu ve anlamının şehir olduğunu belirtti. Yerel yönetimlerin eğitim, sağlık gibi pek çok konuyla ilgili olduğunu vurguladı. Sosyal demokrasi ve adaletin sağlanmasının belediyenin en önemli işlevi olduğunu belirten Türker, bir örnek vererek şunları söyledi: “ İstanbul’da zengin bölgelere fazla inşaat yapılırsa ne olur? Zenginlik sadece bir yerde yoğunlaşır. Fakat bunu yayarsanız, bunu kültürle yaparsanız yığılma olmaz. Daha mutlu, daha rahat bir gidiş sağlanır, insanca yaşam koşullarına erişilir.” Yerel yönetimlerin sosyal ve ekonomik etkilerini değerlendirerek konuşmasına devam etti. Belediyelerin yaptığı çalışmalarla bölgeleri zenginleştirebileceğine dikkat çekerek bu durumlarda yapılan haksızlıkların insanları ekonomik yönden fazlasıyla etkilediğini belirtti.