Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Betam “AB Üyelik Müzakerelerinde Son Durum” başlıklı araştırma notunu yayınladı. Doç. Dr. Cengiz Aktar, Araştırma Görevlisi Dr. Barış Gençer Baykan ve Araştırma Görevlisi Deniz Genç’in hazırladığı araştırmada Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde nerede olduğu, AB üye devletlerinin müzakerelere müdahalelerinin niteliği ve bu müdahalelerin ne anlama geldiği ele alınıyor. Müzakerelerdeki tıkanıklığa rağmen AB-Türkiye ilişkileri canlanmaya başlıyor ve artık Fransa’nın ‘Bölgesel Politika’ faslı üzerindeki engeli kaldırdığı ve faslın müzakereye açılacağı konuşuluyor. Bu araştırma, eski döneme nisbeten olumlu ortamın temel parametreleri nedir, Bölgesel Politika dışında başka fasıllar da açılabilir mi, müzakerelerin genel durumu nedir sorularına cevap veriyor. Müzakerelerdeki son durumu “Açık Fasıllar”, “Donmuş Fasıllar” ve Önlerinde Hukuki veya Siyasi Engel Olmayan Fasıllar” başlıklarıyla inceliyor, bir tabloda görselleştiriyor ve son olarak müzakerelerin önündeki siyasi engeller kalktığında 2013’te açılabilecek fasıllara değiniyor.
KATILIM MÜZAKERELERİNDE MEVCUT DURUM
Başladıkları 4 Ekim 2005’ten bu yana Avrupa Birliği üyelik müzakereleri hiçbir zaman layıkıyla cereyan etmedi giderek gündemden düştü. AB Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu çalışmalarını sürdürüyor olsalar da mevzuat uyumu ve müzakerelerin teknik altyapısı son derece yavaş ilerliyor. Türkiye ile aynı gün müzakerelere başlayan Hırvatistan müzakerelerini bitirdi, imzalanan Katılım Antlaşması üye ülkelerin parlamentolarında onay sürecinde ve Temmuz 2013’te üye olması bekleniyor.
“AB Üyelik Müzakerelerinde Son Durum” |
Türkiye’nin müzakerelerinin bu durumda olmasının temel nedeni siyasî. AB tarafında Türkiye’nin üyeliği konusunda tarihten gelen bir dolu önyargıya ilaveten ülkenin Müslüman kimliği kimi AB üyesi ülkelerde üyeliğimize gösterilen siyasi direncin ardındaki esas neden olarak öne çıkıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti (GKRY) adanın bölünmüş olmasını tamamen Türkiye’nin sorumluluğuna yüklediği için üyelik müzakerelerini bir anlamda rehin almış durumda. Türkiye tarafında ise, tam üyeliğimiz konusundaki belirsizlik uyum çalışmalarına gönülsüzlük olarak yansıyor ve müzakereleri sekteye uğratıyor. Belirsizliğin ana kaynağı önde gelen AB ülkelerinin üyeliğimiz konusunda kullandığı muğlak dil kadar son zamanlardaki görece başarılar sonucunda Türkiye’de ortaya çıkan aşırı özgüven.
“Katılım Müzakerelerinde Mevcut Durum” başlıklı tabloda görülebileceği üzere halihazırda 13 açık Fasıl, siyasi nedenlerle engellenmiş 18 Fasıl ve Müzakereye açılması engellenmeyen ve açılmamış olan 3 Fasıl var.
AÇIK OLAN FASILLAR
17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de toplanan Avrupa Zirvesi, Avrupa Komisyonu’nun tavsiyesi ile Türkiye’nin Kopenhag Siyasi Kriterini yeterince karşıladığına ve Türkiye ile katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlamasına karar verdi ve müzakereler fiilen 4 Ekim 2005’te başladı. 2006 yılından bu yana taraflar on üç faslı müzakereye açtı, sadece bir faslı geçici olarak kapattı. Açılış sırasıyla Bilim ve Araştırma, İşletme ve Sanayi Politikası, İstatistik, Mali Kontrol, Trans-Avrupa Ağları, Tüketicinin ve Sağlığının Korunması, Şirketler Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Bilgi Toplumu ve Medya, Vergilendirme, Çevre ve Gıda Güvenliği Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası fasılları açılmışken bunlardan Bilim ve Araştırma faslı açılıp geçici olarak kapatıldı.
Fasılların kapatılması için 2 il 6 arasında kapanış kriteri bulunuyor. Bu kriterler AB müktesebatına uyum amacıyla herhangi bir mevzuatın yasalaşması, yeni bir birim veya kurumun oluşturulması, yapılacak çalışmaları içeren bir eylem planının hazırlanması olabiliyor. Ayrıca ççık olan on iki faslın her biri için “AB'nin Türkiye ile müzakereler konusunda Aralık 2006’da aldığı karar uyarınca Türkiye’nin Ek Protokolün tam ve ayrım gözetmeksizin Ortaklık Anlaşmasına uygulanmasına ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmesi”ni talep eden bir kapanış kriteri bulunuyor.
DONMUŞ FASILLAR
Henüz müzakereye açılmamış olan fasılların büyük çoğunluğunun açılmasının önünde çeşitli engeller bulunuyor. 2006’dan bu yana, önce AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi tarafından daha sonra da bazı üye devletlerce toplam 18 faslın müzakereye açılması engellenmiş durumda. Ek Protokol’ün yeni üyelere tam olarak uygulanmaması yani hava ve deniz limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen taşıtlara ve mallara açılmaması, 11 Aralık 2006’da AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi tarafından Malların Serbest Dolaşımı, Gümrük Birliği, Balıkçılık, Taşımacılık, Dış İlişkiler, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi, Mali Hizmetler ve Tarım ve Kırsal Kalkınma askıya alınmasıyla sonuçlandı. Fransa tarafından AB Konseyi’nde, üyelikle doğrudan ilişkili oldukları için, müzakereye açılma kararının alınmasının engellendiği fasıllar ise Tarım ve Kırsal Kalkınma, Ekonomik ve Parasal Politika, Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu, Mali ve Bütçesel Hükümler ve Kurumlar’dır. Haziran 2012’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden galip çıkan Sosyalist Parti lideri François Hollande’ın farklı bir yol izleyerek bu fasıllar üzerindeki tek taraflı Fransa vetosunu kaldırması bekleniyor. Öte yandan Türkiye’ye ek yaptırımlar getirilmemesi üzerine Kıbrıs Cumhuriyeti tek taraflı olarak 6 faslın daha müzakereye açılmasını engelleyeceğini açıklamıştı. Bu fasıllar İşçilerin Serbest Dolaşımı, Enerji, Yargı ve Temel Haklar, Adalet Özgürlük Güvenlik, Eğitim Kültür ve Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası’dır. Toplam 18 faslın yukarıdaki nedenlerle müzakerelere açılmasının engellenmesi ve Türkiye’nin açılabilecek diğer fasıllardaki açılış kriterlerini karşılayamaması sonucu 30 Haziran 2010 tarihinden beri hiçbir fasıl müzakereye açılamadı.
ÖNLERİNDE HUKUKU VEYA SİYASİ ENGEL OLMAYAN FASILLAR
Müzakereye açılması engellenmeyen henüz açılmamış sadece 3 müzakere faslı bulunuyor. Bunlar Kamu Alımları, Rekabet Politikası ve Sosyal Politika ve İstihdam fasıllarıdır. Bu fasılların hepsinin Tarama Sonu Raporları Konsey tarafından onaylanmış ve açılış kriterleri Türkiye’ye bildirildi. Ancak hali hazırda Türkiye’nin karşılaması gereken Kamu Alımları faslı için 3, Rekabet Politikası için 6 ve Sosyal Politika ve İstihdam için 2 adet teknik açılış kriteri var. Ancak, AB Komisyonu’nun Türkiye’ye ilişkin 2012 İlerleme Raporu’nda, bu fasılların hiçbiri için ileri düzeyde bir uyumdan bahsedilmiyor. Bu durum Türkiye’nin ilgili fasıllarda ilerlemek için daha yoğun bir çaba göstermesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.
AB - TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE CANLANMAYA DOĞRU
Geçen Aralık ayında sona eren Kıbrıs dönem başkanlığı, müzakerelerin ve genel anlamda AB-Türkiye ilişkisinin içinde bulunduğu kötü durumun muhtemelen had safhasıydı. Nitekim geçen yıl içinde Komisyon’un teklif ettiği adı üstünde “pozitif gündem” olsun, bazı AB üyesi ülkeler siyasetçilerinin ve AB kurumları sorumlularının pozitif beyanları olsun AB tarafında müzakerelerin durmasına tepkiler artmakta. Fransa’da yapılan son seçimlerde Sosyalistlerin hükümete gelmesi Sarkozy Fransasının müzakerelere getirdiği sınırlamaların kalkacağı anlamını taşıyor. Kıbrıs’ın güneyinde yapılan seçimlerde liberal gelenekten ve federal çözüm yanlısı Nikos Anastasiadis’in iktidara gelmesi Kıbrıs’ın Türkiye politikasını gözden geçirmesine ve dolayısıyla bazı fasıllara getirdikleri engellerin kalkmasına yol açabilir.
SONUÇ
Bu yıl içindeki İrlanda ve Litvanya dönem başkanlıkları esnasında ve sonrasında açılabilecek dokuz fasıl bulunuyor. Bunlar Fransız vetosunun kalkmasıyla Ekonomik ve Parasal Politika yani Avro faslı ve Bölgesel Politika Yapısal Araçların Koordinasyonu; Kıbrıs vetosunun kalkmasıyla (ve açılış kriterleri karşılandığında) Adalet Özgürlük Güvenlik, Yargı Temel Haklar, Enerji ve Eğitim Kültür; üyelik perspektifinin muğlaklığı nedeniyle açılış kriterleri karşılanamayan Kamu Alımları, Sosyal Politika ve Rekabet Politikası. Ancak bu perspektifin hayata geçebilmesi için bütün ilgili tarafların üzerlerine düşenleri yapmaları gerekiyor. Türkiye’nin ise yukarıda değinilen açılış kriterlerini karşılamak için gereken düzenlemeleri yapması ve maceraları bir kenara bırakarak her şeyden önce kendi çıkarı için müzakereleri ve AB üyeliğini hızla yeniden gündeme getirecek adımları atması gerekiyor.