Ekokırım üzerine gerçekleştirilen dünyanın ilk konferanslarından birinde aktivistler ekokırımın bir ‘uluslararası suç’ olması gerektiği çağrısında bulundu.
Bu suç, doğal çevreye yaygın, uzun vadeli ve ağır biçimde zarar veriyor.
Kitlesel ormansızlaştırma, zehirli hava kirliliği ve tehlikeli kimyasalların olası kastla kullanımı bu tanımın kapsamına giriyor.
Konuya ilişkin önde gelen aktivist grup Ecocide International, ‘ekokırım’ kavramını açıklarken, “Bu ifade, kelimenin tam anlamıyla ‘birinin evini öldürmek’ anlamına geliyor” ifadelerini kullanıyor.
Ekokırım, aralarında Fransa ve Ermenistan’ın da bulunduğu on ülkede açıkça suç teşkil ediyor.
Ancak Ecocide International, bunun uluslararası düzeyde düzenlenmesinin çevrenin korunması açısından “hayati önem taşıdığını” savunuyor.
Konuyla ilgili olarak düzenlenen ‘dünyanın ilk uluslararası konferansında delegeler bu kurallardaki değişikliği hayata geçirmenin yollarını aradı.
Konferansın sonuç bildirgesi, “COP27, küresel kurumlar ve sermaye aynı söylemi tekrarlıyor ve mevcut sistemi korumak için mevcut yasanın devamlılığını sağlıyor” vurgusunu içeriyor.
“Ancak sistemin bu şekilde devam etmesi mümkün değil.”
Ekokırım hali hazırda nerelerde suçtur?
Bazı ülkelerde iç hukuk ekokırımı şimdiden suç kabul ediyor.
Belçika bu terimi önümüzdeki haftalarda tamamlanacak olan yeni ceza kanununa dahil etmeye hazırlanıyor. Çevreye ciddi ve kalıcı zarar vermekten suçlu bulunanlar on yıl hapis cezasına çarptırılabilecek.
2021 yılında Fransız Ulusal Meclisi, suçluları 10 yıla kadar hapis ve 4,5 milyon Euro para cezası ile cezalandırmayı öngören bir “ekokırım” suçunun tesis edilmesini onayladı.
Ekvador’da ise anayasa doğa haklarını güvence altına alıyor.
Gürcistan, Ermenistan, Ukrayna, Belarus, Kırgızistan, Moldova, Kazakistan ve Vietnam da çevreye kasten zarar vermeyi suç kapsamına aldı. Ancak, özellikle yargının yozlaşmış olduğu ülkelerde, bu suçun soruşturulması ve infazı zor olabiliyor.
Bununla birlikte, ekokırıma karşı tek koruma şekli kodifikasyon değil. Bazı ülkelerdeki mevcut içtihat da çevreye verilen korkunç zararları önlüyor.
Geçtiğimiz aylarda İspanya, Avrupa’nın en büyük tuzlu su lagününe kişilik statüsü verdi.
Kıyısal kalkınmanın yol açtığı bozunma nedeniyle Mar Menor lagününün deniz yaşamı büyük ölçüde yok olmuştu.
Ancak yeni yasalar, müteahhitlerin lagün kıyısında inşaat yapmasını engelleyerek lagünün “ekosistem olarak var olabilme ve doğal olarak gelişme” haklarını kanunlaştırıyor.
Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen bir konferansta, Stop Ecocide Vakfı, İklim Adaleti Koalisyonu ve diğer gruplardan aktivistler “bu örneklerden ders çıkarmak” amacıyla bir araya geldi.
‘Kamu yararını’ ön planda tutan 1982 tarihli Türkiye anayasasının, söz konusu kanunun yürürlüğe girmesine elverişli olduğu açık.
Konferansın sonuç bildirgesinde, “Her ne kadar açıkça belirtilmemiş olsa da ekokırım suçu anayasada dolaylı olarak tanımlanmıştır” vurgusu yapılıyor.
“Ekokırım Türkiye’de suç olmalı!”
İç hukuk büyük bir fark yaratabilir. Ancak aktivistlerin bundan çok daha büyük bir hayali var.
Aktivistler, ekokırımın BM Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından beşinci suç olarak kabul edilmesini ve mahkemenin yetki alanındaki dört temel suça (insanlığa karşı suçlar, soykırım, savaş suçları ve saldırı suçları) dahil edilmesini istiyor.
Gelinen noktada bir dava, BM Güvenlik Konseyi ya da imzacı bir devlet tarafından Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) havale edilebilmekte. Bugüne kadar 123 devlet UCM’yi onaylayarak UCM’nin kararlarına uygun davranmayı kabul etmiş durumda.
Mahkemeye ekokırımı soruşturma yetkisi verilirse, devletler güçlü politikacıları çevre vandalizminden dolayı mahkemeye havale edebilir.
Örneğin, devletler ve STK’lar, Amazon yağmur ormanlarında gerçekleştirdiği kitlesel ormansızlaştırma nedeniyle Brezilya’nın eski devlet başkanı Jair Bolsonaro’nun yargılanmasını talep edebilir.
Şirketlerin kovuşturulması UCM’nin yetki alanına girmez, ancak ilke olarak doğaya karşı işlenen suçlar nedeniyle şirket yöneticilerini kovuşturabilir.
Bu planın hayata geçirilmesi zor olabilir. Zira bunun için BM Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanıyan ülkelerin üçte ikisinin ekokırımın bir suç olarak kabul edilmesini onaylaması gerekiyor. Bu da 80’den fazla ülkenin onay vermesi gerektiği anlamına geliyor.
Bununla birlikte, Türkiye’de gerçekleştirilen konferansta, bunun oyunun kurallarını değiştirebileceği sonucuna varıldı.
“Yasaların normatif gücü, yargılamanın çok daha ötesine geçebilir” beyanında bulunuldu.
“Doğanın haklarının korunması ve doğaya karşı suçların cezalandırılması için ekokırım tüm yasal süreçlerde suç olarak kabul edilmelidir.”
Kaynak: euronews
Bu haber, Eylül Özçep tarafından çevrilmiştir.