Diplomat Okulu 4 Programı ikinci haftasını geride bıraktı. Programa T.C. Eski Milletvekili, STRATİM (Stratejik İletişim Merkezi ) Başkanı Suat KINIKLIOĞLU, Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ, Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa KİBAROĞLU ve Avrasya İncelemeleri Merkezi Başkanı, Emekli Büyükelçi Ömer Engin LÜTEM konuşmacı olarak katıldılar. Programda “ABD Başkanlık Seçimi Sonrası Türk-Amerikan İlişkileri “,“ ABD Seçimlerinin İsrail – Filistin Sorununa Etkisi “,“ Füze Kalkanı Projesi ve Türkiye’nin Konumu” “Türkiye – Ermenistan İlişkileri” ve “Uluslararası Alanda Ermeni Sorunu “ konuları ele alındı.
Suat Kınıklıoğlu "Türk dış politikasının temelinde uzun yıllar boyunca ‘yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesi benimsenerek komşularla iyi ilişkiler kurmak amaçlandı. Cumhuriyeti korumaya yönelik daha az risk alan bir dış siyaset politikası izlendi" diyen Kınıklıoğlu bu durumun 90-91 yıllarında Sovyetler'in dağılmasıyla değiştiğini belirtti. Kınıklıoğlu sözlerine Obama’nın ikinci kez seçilmesinin nedenleriyle başladı. Amerika’da çok yüksek bir biçimde gelir dengesizliği olduğunu söyleyerek Obama’nın orta sınıflar üzerindeki politikasına değinen Kınıklıoğlu, durumu iyi olan Amerikalıların, zor durumdaki diğer vatandaşlar için bir kez daha Obama dediğini söyledi. Amerikayla model ortaklık ile güvenlik ekseni dışında ticari,ekonomik ve kültürel ilişkilere daha ağırlık kazandırıldı ve ticaret hacmi yükseldi. Obama’nın döneminin Bush’un yanlışlarının düzeltildiği ve günahlarının temizlendiği bir dönem olduğunu Kınıklıoğlu sözlerine ekledi.
Deniz Tansi “ Filistin’in Yahudi devleti olma ve Filistinli mültecilerin geri dönme isteği ayrıca Kudüs’ün statüsünün çok tartışılıyor olması (bazılarına göre bu dini bir konudur ve tartışılması bile söz konusu olamaz) iki devlet arasındaki sorunları ortaya çıkardı” dedi. Tansi konuşmasına Obama’nın Filistin'e yaklaşımı konusunda şunları belirtti: “Obama, Ürdün Kralı’nı cesaretlendirerek; eğer İsrail 1967 sınırına çekilirse Arap Devletleri İsrail’i tanıyacak imgesinin oluşmasını sağladı. Netanyahu devleti ise, Filistin’in hava, kara sahasını İsrail yönetecek, Filistin’in ordusu olmayacak söyleminde bulundu. Bu da “1,5 devletli çözüm” olarak adlandırıldı ve Obama’nın hayal kırıklığı oldu. Bunun doğrultusunda ise Obama ile Netanyahu devleti arasında sorunlar ortaya çıktı. Obama’nın 2. defa seçilmenin verdiği moral ve şevkle yeni bir İsrail-Filistin barış süreci başlatmak isteyeceğini vurguladı. İsrail seçimlerinde, Likud ile Lieberman’ın “Evimiz İsrail” partisi ile muhafazakâr bir hükümetin geldiğini ve yeniliklere ılımlı bakmayacaklarını bu yüzden de Obama’nın bu konuda daha sert olacak mı? Sorusunu oluşturduğunu bizlerle paylaştı. “ Oslo sürecinde gizli görüşmelerle bu noktaya ulaşıldı, 3’lü bir uzlaşma oldu: İsrail, Filistin’in Batı Şehri ve Hamas.” Son olarak da, Obama’nın kredili başkan olduğunu daha seçilir seçilmez Nobel Ödül’ünü almış olduğunu ve bu ödülün hakkını vermesi gerektiğini bununda İsrail-Filistin sorununu çözerse olucağını söyleyerek konuşmasını tamamladı.
Mustafa Kibaroğlu sözlerine Füze Kalkanı’nın yeriyle ilgili tartışmalarla başladı: "Yeri kelimesinin iki anlamı vardır; birincisi ‘toprak’tır; ikincisi ise siyasidir. Esas itibariyle, Füze Kalkanı, ABD’nin Sovyet Rusya’da soğuk savaşın bitmesiyle olası bir tehdide karşı aldığı bir önlemdi." Kibaroğlu konuşmasına Füze Kalkanı olayının Türkiye açısından değerlendirerek devam etti:’’Bu konuyu Türkiye’nin 2012 Kasım’ında dahil olduğu bir konu olarak görmemek gerek, konumu itibariyle Türkiye zaten bu konuya dahildi ve gelişen olayların arka planları var, yüzeysel bakmamak lazım. Bölgemizde balistik füze sahibi ülke sayısı fazla. Bunu bilen ABD Türkiye’ye iş birliği önerdi. Türkiye ise bu iş birliğinin NATO çerçevesinde olması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin Arrow 2 Projesi’ne katılması söz konusuydu, ancak bir sonuç çıkmadı.’’
Ömer Engin Lütem iseTürkiye Ermenistan İlişkileri ve Emeni Sorunu ile ilgili şu tepitlerde bulundu: “Ermenilerin en büyük sorunlarından birisi; Bizanslıların dini baskıları sonucu devletlerinin yıkılmıştır. Ama Ermeniler halk olarak varlıklarını devam ettiriyorlar." Lütem sözlerine şöyle devam etti: "Sovyetlerin dağılmasından sonra bağımsız Ermenistan’ı ilk tanıyan devletlerden biri Türkiye’dir. Türkiye Ermenilerle iyi ilişkiler kurabilmek için 1988 depreminde buğday ve elektrik yardımı yapmış ve başka ülkelerin de yardım yapması için geçişe müsaade etmiştir. Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurulamamıştır. Nedenleri; toprak bütünlüğünün tanınması, soykırım iddiaları, Karabağ sorunu nedeni ile Ermenistan – Azerbaycan savaşıdır. Türkiye 1993 yılında Ermenistan ile olan sınırını kapatmıştır ve hala kapalıdır. Lütem sözlerine şu şekilde son verdi: "Ermeniler on üç sene önce terör hareketi başlattılar. Otuz bir tane diplomatımızı katlettiler. Sonraları Türklerin yanında başkaları da ölmeye başladı. Bunun üzerine karşı koyma girişimleri de ortaya çıktı. Ermeni terörü, Ermeni sorununun dünya tarafından tanınmasına neden oldu. Bu konuda kitaplar, makaleler yazıldı, soykırım sergileri açıldı. Soykırım konusunda Ermeni propagandası yapılmaya başlandı. Bu propaganda konularından bazıları: Morgenthau'nun kitabı: Talat Paşa'nın "Ermenileri öldürün" şeklinde talimat verdiğinin iddia edildiği kitap. Daha sonra bu talimatın sahte bir telgrafa dayandırıldığı ortaya çıktı.”