Hüseyin Çelik Siyaset Okulu'ndaydı
HLO tarafından düzenlenen Siyaset Okulu programının on ikinci haftasında Dr. Masum Türker, Prof. Dr. Serdar Pirtini, Can Ataklı, Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Çiğdem Aydın konuk oldu.
Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu tarafından düzenlenen Siyaset Okulu programının on ikinci haftasında; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Dr. Masum Türker, Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Pirtini, Vatan Gazetesi Köşe Yazarı Can Ataklı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Kadın Adayları Destekleme Derneği Başkanı Çiğdem Aydın’ın değerli katılımlarıyla, dış politikada son gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisi, 21. Yüzyılda siyasal pazarlama, eğitim ve siyaset, Türkiye kadın hareketi, milli egemenlik anlayışı ve Türkiye konuları tartışıldı. Hüseyin Çelik seçim barajının düşürülmesi gerektiğini söyledi.
Katılımcılar özetle şunları söyledi:
MASUM TÜRKER:
"Türkiye dış politikada nasıl davranmalıdır diye sorduğumuzda bir kere olmazsa olmaz ABD ile iyi ilişkilerdir. Aksi takdirde %75 oy alsanız bile ABD büyükelçisi kalkar 'İran’dan daha az petrol alacaksınız' der. İran’da buna hemen hastalanarak yanıt verir. İkinci önemli ilişki Rusya ile olmalıdır. Rusya bu krizden nemalanmaktadır. Sakin dönemlerde petrol fiyatları nedeniyle Rusya ticaret açığı vermektedir. Üçüncü ülke Çin’dir. Çin’e dikkat edilmelidir. İsrail, Türkiye'de mayın temizliği yapmak isterken, Türkiye’nin petrol boru hatlarındaki egemenliğini ele geçirmek istemiştir. Burada Çin’in amacı uzun bir petrol boru hattını etkilemektir. Bu petrol koridorunda, alanı bıraktığımız Kıbrıs Rum Kesimi aracılığıyla petrolü Avrupa’ya transfer etmek amaçtır. Dördüncü ülke Avrupa Birliği’dir. Bizler Avrupa Birliği’ni bir çıpa olarak, yani entelektüel bakış ve görüş olarak görmekteyiz. Atatürk, esasen budur, bu bakıştır. Yoksa Atatürk'ü sadece bir kişi olarak görmek haksızlık olur."
SERDAR PİRTİNİ:
"90’lardan sonra kullanımı yaygınlaşan internet sayesinde bilgi kullanımı da artmaya başlamıştır. Şu anki dünya post-modern, eskiden ise modern dünyaydı. Yani kütlesel toplum ön plandayken, şu an bireysel. Bu yüzden modern siyaset yapmak başarısızlık getiriyor. Bununla birlikte klasik medyaya harcanan zaman azalıyor. Yeni medya internette kullanıldığı için siyasetin bu alanda aktif olarak kullanılması daha başarılı olmayı sağlamaktadır. İnternet aracılığıyla sosyal paylaşım imkânı, seçim kampanyalarında ideolojik düşüncenin hızlı bir şekilde insanların birbirini etkilemesine imkân vermektedir. Bu yüzden, internetin gelişmesi seçmenlerin parti, lider ve programlar hakkında diğer seçmenleri etkilemesini çok kolaylaştırdı."
CAN ATAKLI:
"Bilgi dediğimiz olay ve bilimsel çalışmalar toplumun gelişmesiyle din ile çatışmaya başlıyor. İnanç sistemini iyi kurar ve bunu iyi kullanırsanız toplumları çok daha rahat yönetirsiniz. Din istismarı dediğimiz olgu budur. İnançlara dayalı eğitim yaptığınız zaman bilimsel gelişimin önüne geçmiş olursunuz. Çünkü inanca dayalı eğitim alan insanlar bilimin tıkandığı noktalarda çözümü başka şekilde ararlar. Eğitim uzun soluklu bir süreçtir. Sonuçları 20 yıl sonra görünecektir ancak o zamanki manzara geri dönüşü olmayan bir hal almış olabilir. Toplumlara inanç sistemini dayatma konusunda İslam ülkeleri daha katıdır."
HÜSEYİN ÇELİK:
"Milli egemenlik, ulusal egemenlik, milli hâkimiyet; kelimeler değişse de özü ve içeriği aynıdır. Millet kelimesi zamanla anlam kaymasına uğramıştır. Bugün ise millet eşittir ırk değildir, bir milletin çatısı altında çok sayıda ırk olabilir. Ortak gelecek planlaması olan, içindeki bütün ırkları içeren bir kavramdır millet. Milli hâkimiyet ise bir ırkın diğeri üzerinde hâkim olması değildir. Eğer 12 Eylül darbesinin ürünü olan anayasayı değiştirip, yeni bir anayasaya geçebilirsek bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçiş mümkün olabilir. Türkiye’de tek parti iktidarı dönemleri devlet yükselişe geçmiştir. 1991-2002 yılları arası Türkiye’nin düşüşe geçtiği yıllardır. Yönetimde istikrar için baraj olmalı ancak temsilde adalet için bu baraj düşük olmalıdır."
ÇİĞDEM AYDIN:
"Kadınlara hakları gümüş bir tepside sunuldu ve onlar bunun kıymetini bilemedi düşüncesinin aksine, kadınlar kendi hakları için mücadele etmiş ve sonunda Cumhuriyet Dönemi’yle de bu haklara kavuşmuştur. Örneğin; protesto etmek, eylem yapmak, dernek ve parti kurmak gibi… Bay ve bayan kavramları bir hitaptır, cinsiyetlerin adı değildir. Kadın ve kız kavramları arasındaki ince çizgiyi ise toplumun kendisi koymuştur, biz birbirini tamamlayan iki cinsiz: Kadın ve erkek."